23 Şubat 2011 Çarşamba

Sahibini arayan bir bebek var!

Kara gözlü Surey biririnden özel bu bebekleri kendisi yapıyor. Ve resimdeki sarışın bebeği bizimle paylaşmak istemiş. Bu el yapımı mahsun bebek sizin olsun isterseniz katılmak için tıklayın.
 Çekiliş tarihi 8 mart.

22 Şubat 2011 Salı

Gecikmiş pazar yazısı!

   Bu pazar günü oğluşumla beraber hazır babamızda evde yokken yaptığımız keyfi fotoğraflamıştım ama ancak bugün yayınlayabiliyorum. Arkadaki koltukta keyif yapan oğlum ve öndeki 2 bıcık ailemizin yeni üyeleri balık ve alık. Bu iki japon sevgiler gününde eşimin bana sürprizi olarak aramıza katıldı. 

  Eee bizimkiler böyle keyif yaparken bende resimdeki malzemelerimi çıkardım kutudan. Banyo için bir süs yapmak niyetindeyim. Çıktı aldığım banyo temalı resimlerim çok hoşuma gitti çünkü. Elmaları kullanmadım ama başka bir projede onları da değerlendiricem. Şimdiden kafamda yerleri hazır. Neyse kullanabileceğim herşeyi döktüm ortaya gördüğünüz gibi.
 Önce resimlerimi ve kabartma yapacağım desenleri kestim manikür makasıyla.
 Daha sonra kendiliğinden kuruyan seramik hamurumu açıp desenlerimi dekupaj tutkalıyla yapıştırdım ve hamur kurumadan kesip çıkardım onları. Daha sonra büyük resimdeki yerlerine yine hamur kurumadan ve dekupaj tutkalını kullanarak yapıştırdım.
 Son olarak da bir firmanın hediyesi olan ve üzerinde magnetler bulunan ferforje panonun (ne diyeceğimi bilemedim.) üzerine yapıştırdım.






  Her türlü süsleme denemesinden sonra sadece minicik pembe fiyonkları kullanmak istedim.Sade olması daha çok hoşuma gitti doğrusu.
      
İşte panomun son hali. Ben çok beğendim ve elime kahvemi alıp karşısında yudumladım. Bir şeyler üretmenin keyfi paha biçilemez. Değil mi?

21 Şubat 2011 Pazartesi

İyi Haftalar!

  Dün annemin doğum günüydü. Geçen yıl doğum günü hediyesi olarak vermek için boyadığım ahşap kutuyu ancak bu yıl ki doğum gününde yetiştirebildim. Aslında elim bu kadar ağır değildir. Neden bu kadar uzun sürdü bilmiyorum ama annemin doğum gününe yetiştiremediğim için bir türlü elime almak içimden gelmemişti. Tabi canım annem bu durumu anlayışla karşıladı ve bana "Anne hediyeni bitiremedim" dememe rağmen "Olsun kızım" diyebilmişti. 
  Bu kez aldım elime kutuyu boyadım, vernikledim. Bir de takım olsun diye konserve kutusundan 2 küçük kutu ekledim. Ben mumluk olarak düşünmüştüm ama her işe yararlar. Yanlız lila rengini kendim oluşturduğum için tam tonunu tutturamadım. Yinede fena olmadılar. Annemde beğendi.
   Menekşe desenlerini dekupaj yaptım. Çizgileri ise maskeleme bantıyla oluşturdum.Bu arada yatak örtümle de çok uyumlu çıkmışlar. Değil mi?









Tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz keyifli bir hafta dileğiyle!

18 Şubat 2011 Cuma

Lütfen Dikkat!


Her zamanki gibi sabah kavhemi alıp, bloggerlar neler yazmış bir kurcalayım derken, yeni bir arkadaşla karşılaştım.Şeytanın Yaz dedikleri Kendisi içinden gelenleri paylaşıyor bloğunda. Orada okuduğum bir yazı beni gerçekten çok etkiledi ve bahar havasının içime doldurduğu enerjiyi, mutluluğu benden alıp götürdü. Kendisi uzun uzun ve görsellerle desteklediği bir yazıyla anlatmış, hayvanlara acı çektiren firmaları. Bense ne yazıyı tam okuyabildim, ne fotoğraflara bakabildim. Çünkü oradaki listede yer alan bir çok marka benim evimde de var. Herkesi bu konuda duyarlı davranmaya davet ediyorum. Lüften kozmetik ürünü alacağımız zaman, kutunun üzerindeki yazıya dikkat edelim: Üzerinde 'NOT TESTED ON ANIMALS' (hayvanlar üzerinde denenmemiştir) yazanları veya yukarıdaki gibi mutlu tavşan resimli olanları alalım. 
Yazının tamamı için Şeytanın Yaz dedikleri.

17 Şubat 2011 Perşembe

Başarıya Ulaşma Yolları



16 Şubat 2011 Çarşamba tarihinde gazetede yayınlanan yazım...

Okullar tekrar açıldı. Tatile alışan bedenlerimizi ve zihnimizi tekrar çalışmanın temposuna alıştırmak için çaba harcamamız gerekiyor. Asılnda tatil fikrine okuldan çıktığımız anda nasıl alışabiliyorsak, tekrar okula dönme fikrine de o kadar çabuk alışabiliriz. Burada bizi engelleyen tek şey bizim olumsuz düşüncelerimiz. Özellikle başarısız olduğunu hisseden ve başarıya ulaşamayacağına inanan öğrenciler, tatillerden sonra tekrar okula adapte olmakta diğer öğrencilere göre daha fazla zorlanırlar. Bu durumu ortadan kaldırabilmemiz için çocuklarımızı başarıya ulaşabileceklerine inandırmamız gerekir. Sonrası zaten kendiliğinden gelişecek, başarı gelecektir.
         Başarıya ulaşmak için nasıl bir çalışma yapılması gerektiği iyi bilinmelidir. Doğru ve etkili şekilde çalışmak ve bu çalışma sürecinde sonuca ulaşmak için sabırlı davranmak gerekir. Birkaç gün süren düzenli çalışmanın sonrasında hala ilerleme kaydedemiyorum diyerek çalışmayı bırakmamak, bu çalışma stilini alışkanlık haline getirip her gün sürdürmek ve yıl sonuna kadar aynı şekilde ilerleyip sabretmek gerekiyor. Yıl içinde yapılacak bütün çalışmaların sonu ancak sene sonunda görülebilecektir.
         Başarılı olmak için etkili çalışmak dışında sahip olmamız, kazanmamız gereken üç alışkanlık vardır:
Ø      Düşünme alışkanlığı: Birey, karşılaştığı sorunlara kendisi çözüm yolları üretebilmelidir. Böyle bir davranış; gerek sınavlara hazırlık sürecinde gerekse gerçek yaşamda kişiye büyük katkılar sağlayacaktır. Kişinin kendine güvenini geliştirecektir. Kendi başına ayakta durabilmesini ve sorunlarıyla mücadele edebilmesini sağlayacaktır. Çevremizdeki insanlar, özellikle büyüklerimiz( anne-baba ve öğretmenler) birer deniz feneri, birer kılavuz gibidir. Gidilecek yer konusunda bizlere her zaman ışık tutabilirler. Ancak denizde giden bireyin kendisidir. Asıl işi o yapmalıdır. Burada anne-baba ve öğretmenlere düşen görevlerde vardır. Mutlaka karşılaşılan durumla ilgili o kişiye düşünme fırsatı tanınmalıdır. Bir insan düşünme alışkanlığını ancak ona sorumluluk verilirse kazanabilir.
Ø      Okuma alışkanlığı: Sözcük olmadan düşünmek imkansızdır. Sözcük bilgisi düşünebilme yeteneğimizi, kendimizi ifade edebilme becerimizi ve zekayı geliştirir. Bu yüzden bizler sözcük hazinemizi geliştirici çalışmalar yapmalı, bol bol kitap okumalıyız. Bilinçli bir şekilde kitap okumak ve okuduğunu anlatabilmek, hayal gücünden, sınav başarısına kadar pek çok alanda kişiliğimizi olumlu etkileyecektir. Günlük en az 30 dakika okuma alışkanlığını tüm aile bireyleri olarak edinmemiz gerekmektedir.
Ø      Kendi kendine iş yapabilme alışkanlığı: Bir öğrenci, gerek sınavlarda gerekse hayatta başarılı olmak istiyorsa kendi başına davranma yeteneğini edinmelidir. Bisiklet sürenleri kırk yıl izleseniz, kendiniz bizzat bisikletin üstüne binip onu sürmeyi öğrenmeye çalışmadıktan sonra kesinlikle bisiklet sürmeyi öğrenemezsiniz. Sınavlara hazırlanırken karşılaşılacak sorunların aşılmasında büyüklerimiz bizlere sadece yol gösterebilir, ancak onlardan sorunu çözmelerini isteyemeyiz. Burada anne baba ve öğretmenlere de yine görev düşmektedir. Öğrencinin görevlerin yapmamalı ona sadece yol göstermelidirler. Örneğin bir kelimenin anlamını soran öğrenciye kelimenin anlamını söylemek yerine o sözcüğün anlamını kendisinin bulması için yol gösterilmeli, bir problemi soran öğrenciye sorunun çözümünü yapmak yerine sadece çözüm yöntemini göstermeli, bir konuda bilgi almak isteyen öğrenciye bilgi vermek yerine bilgiyi nerede bulacağını göstermelidir. Böylece öğrenmeyi öğrenen öğrenci hayatı boyunca bu alışkanlığı sayesinde başarıyı yakalayabilecektir.
         Hem anne-baba ve öğretmenler, hem de çocuklarımızın vermesi gereken bir karar var. Anlık başarılar mı istiyoruz yoksa başarılı bir hayat mı ? İkisine de ulaşabilme yöntemleri farklı. Başarılı ve mutlu bir hayatı yaşayabilmeleri için çocuklarımıza nasıl davrandığımıza ve onlardan neler beklediğimize dikkat edelim.

       Çocuklarımız için; bilgi ve sevgiyle kalın…


15 Şubat 2011 Salı

Bugün Salı...




  Bugün Salı ve yavaş yavaş akşam oluyor. Ben o kadar çok yoruldum ki okulda.Tatile fazla alışmışım galiba. Biraz rahatlamak için açtım bilgisayarımı şimdi. Biraz blogları dolaştım. Biraz ne yazsam diye düşündüm. Ve sizlerle çok çok beğenerek sergilediğim ve hatta hediye ettiğim zeytinyağ şişelerimi ve mutfak süsümü paylaşmak istedim.
   Bu iki şişeyi annem ve halam için yaptım. Kendime ise aynı şekilde ve desende ama şeffaf bir şişe boyadım. İçini görebilmek için bir kısmını boyamadan bıraktım. Bu ayrımı da maskeleme bantıyla yaptım. 4 kat boyadığım şişenin üzerine peçeteden kestiğim desenleri yapıştırdım. 5 kat vernikten sonra kullanılmaya hazırlardı. Ama bana çok sade geldiler ve boyun kısımlarını doğal ip ve nazar boncuğuyla süsledim. Nasıl güzel olmuş mu? Bu arada ağızlarına şişe mantarı kullanalın istedik. Ancak Metro'da bulduğumuz şişe ağızlıkları çok hoşumuza gitti ( sol şişede olan). Çift olarak satılıyordu. Hemen aldık tabi. Yanlız bir tanesi takarken nedenini anlayamadığımız şekilde kırıldı. O yüzden bir şişe mantarlı diğeri ağızlıklı versiyonda. Tercih sizin...
Ben birde kendi mutfağım için ahşap bir kaşık boyayıp mutfak süsü yaptım. Şişemle takım olmasını istediğim için aynı peçetedeki zeytin dalı desenlerini kullandım. Kaşığı 4 kat beyaza boyadıktan sonra önce peçeteyi, peçete tutkalıyla yapıştırdım ve sapını tıpkı şişedeki ki doğal iple sardım. Bu haliyle gözüme yine çok boş geldi ve bende mor renkle üzerine yapmayı yeni keşfettiğim puantiyelerimi kondurdum. Şimdi folyoluğumun yanında mutfağımı süslüyor..
   Bu arada yukarıdaki resim ise halamın objektifinden. Side'de gün batımı. Bence muhteşem bir manzaraydı. Mutlaka görmelisiniz....
Hoşçakalın!!!




14 Şubat 2011 Pazartesi

Mutluyum

Her insanın karşısına böyle bir aşk çıkar mı emin değilim ama hala seni karşımda gördüğümde ilk günkü gibi avuçlarımın içi terliyor, kalp atışlarım hızlanıyor, ve kocaman yutkunmak zorunda kalıyorum ağzım kuruduğu için. Tıpkı bir hastalık belirtisi gibi değil mi bu saydıklarım. Ama adına aşk demişler... Ve ben bu anlatıklarımı hissedebildiğim için çok mutluyum.
İyi ki tanımışım seni, iyi ki evlenmişim. 
Seni seviyorum canım!

11 Şubat 2011 Cuma

Şeker Şeyler

    Her Egeli bizim gibi zeytini çok seviyor mudur bilmiyorum! Ama zeytinin faydaları artık herkes tarafından biliniyor. Ben bu faydalarına bir tane daha ekledim.
   Marketten aldığımız ve çok severek tükettiğimiz siyah zeytinlerin şeffaf plastik ve kırmızı kapaklı kutularını atmaya kıyamamıştım bir türlü. Aslında daha fazlalardı ama yaz sonunda halamla birlikte yaptığımız şeftali reçelini sıcak sıcak içlerine dökünce hepsi yamulmuştu. :) Ondan sonra aldıklarımdan bu kutular. Ben kutulara kutular bana baktıkça çok sevdiğim tatlı desenlerini dekupaj yapmaya karar verdim. Bir de uzun zamandır denemek istediğim puantiyeleri...
   Önce 4 kat zemin rengini boyadım. Sonra kestiğim resimleri dekupaj tutkalıyla yapıştırdım. En sonda puantiyeleri yaptım. 3 katta vernik attıktan sonra şimdi mutfağımda abur cubur şeyleri muhafaza ediyorlar. Beyaz üzerine kırmızı puantiye ve kırmızı üzerine beyaz puantiye... En sevdiğim projelerimden biri oldular. Mutfağımda resimler biraz karanlık çıktığı için balkonda çektim resimleri. Ama mutfakla daha uyumlu oldukları kesin.

Şeker tadında hafta sonları...

10 Şubat 2011 Perşembe

Tatilin Sonu!


       Annemler İzmir'e döndüler dün sabah. Evde bir sessizlik ve boşluk hakimdi akşam. Dark bizi görünce zoraki bir iki sevinç hareketi yaptı ve sonra kanepeye çıkıp uyuklamaya başladı. Sanırım çok üzüldü yanlız kalınca. Dedesinin ve anneannesinin onu gizli gizli abur cubura boğmalarını, her gün bahçede uzun uzun oyun oynamayı, Umut'un onu kıyıda köşede boğuşurken sıkıştırmasını bile özledi sanırım. Bazen sadece bir hayvan deniliyor ya, aslında çok çok yanlış bir söylem bu! En çok dün akşam hissettim onun duygularını. Gözlerimin içine uzun uzun bakıp hareksiz durması gerçekten canımı çok yaktı. Ama napalım İzmir buraya uzak...
   Nerden başlasam neler anlatsam bilemiyorum bir türlü. Çok karmaşık 2 hafta geçirdik. Hem annemler geldiği için sevindik, hemde geçen haftasonu eşimin dedesini kaybettiğimiz için üzüldük. Bu arada onu son kez görmek için Pazartesi sabah Susurluğa gidip, Salı gece döndük. Üzüntü ve yorgunluk üst üste gelince sanırım hasta olduk şimdide...
    Hayatın devam ettiği bir gerçek bende artık size güzel bir kaç resim göstereyim de neşemiz yerine gelsin! Bu sümbülleri annem getirmişti! Lila olanın çok ferah, pembe olanın ise karanfil gibi bir kokusu var! Özellikle akşamları çok güzel kokuyorlar.
   Biraz ondan biraz bundan çok karışık bir yazı olduğunun farkındayım. Sanırım sizde bu yazıdan benim kendimi nasıl hissettiğimi anlamışsınızdır. Elişi olmadan yazımı sonlandırmak istemiyorum. Size demiştim ya neler neler yapıyoruz annem ve halamla birlikte diye! İşte... Şimdilik fotoğrafını paylaşıyorum. Hepsini ayrı ayrı anlatıcam. Ama elimize ne geçerse boyadık ve peçeteledik diyebilirim.
   Hoşçakalın...